Urfa’nın Halfeti ilçesi Dergili (Dêrto) Mahallesi’nde, 18 Mayıs 2019 tarihinde HPG’liler ile polisler arasında çıkan çatışmada 1 polis ve 2 HPG’li yaşamını yitirmişti. Sonrasında, olayla bağlantılı oldukları iddiasıyla 55 kişi gözaltına alınmış ve gözaltına alınanların karakol bahçesinde sıralı şekilde uzatılmış fotoğrafları ile işkence gördüklerine dair beyanları basına yansımıştı.
37 KİŞİYE TAKİPSİZLİK
Urfa Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından söz konusu kişilere ilişkin başlatılan soruşturma tamamlandı. Başsavcılık, gözaltı süresince yoğun işkencelere maruz kalan 37 kişi hakkında takipsizlik kararı verdi. Savcılık, 13’u tutuklu 18 kişi hakkında ise iddianame hazırladı. İddianame, Urfa 5’inci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi.
ULUSLARARASI BOYUT KAZANDI
Urfa Barosu Yönetim Kurulu Üyesi ve İnsan Hakları Koordinatörü Mevlut Güneş, verilen takipsizlik kararını değerlendirerek, olayın başından beri masumiyet karinesinin göz ardı edildiğine dikkati çekti. İşkence ve kötü muamelenin avukatların müvekkilleri ile yaptığı görüşmeler ile ortaya çıktığını hatırlatan Güneş, “Meslektaşlarımızın tutanakları ve gözlemleri yine sosyal medya ve basına yansıyan fotoğraflar, gözaltına alınan şahısların bu yönlü yaptıkları başvurular neticesinde işkence iddiaları su yüzüne çıkınca, baromuz ve yönetim kurulumuz harekete geçerek duruma müdahale etti. Tabi ilk başta engellenmeye çalışıldı girişimlerimiz. Baromuz işkence iddialarına ilişkin hazırladığı raporu kamuoyu ile paylaştı. İşkence ve kötü muamele uluslararası boyuta yansıdı. O dönemde Uluslararası Af Örgütü imza kampanyası başlattı. Yine İngiltere Parlamentosu’nda bu durum gündeme geldi. Yani sınırları aşan uluslararası boyut kazandı” sözleriyle o dönem yaşananlara değindi.
ELEKTRİK, DARP, KÖTÜ MUAMALE…
Yapılan başvurular, hastane raporları ve beyanlarda işkence izlerine rastladıklarını anımsatan Güneş, “Özellikle kadınların hastanede aldıkları raporlar, yine beyanlarında cinsel işkencenin izlerine rastlandı. Tekme, elektrik, darp gibi birçok işkence yöntemine rastlandı. Şahısların başvuruları üzerine baromuzun Cumhuriyet Başsavcılığı ile yaptığı görüşme sonucu işkence yapan kişiler hakkında soruşturma başlatıldı. Soruşturma ağır aksak bir şekilde devam ediyor. 3 jandarma personeli tarafından görüntülere ilişkin bilirkişi raporu hazırlandı. Hazırlanan rapor çok muğlaktı. Raporda işkence izlerine rastlanmadığına yönelik beyanlar vardı. Bu durum hem komisyonumuzun itirazları hem de savcılığın bu rapora itibar etmemesi üzerine görüntüler İstanbul Adli Tıp Kurumu’na gönderildi. Tabi halen bir gelişme yaşanmış değil. En azından şimdilik salgına dayandırılıyor” diye konuştu.
MASUMİYET KARİNESİ
Güneş, 37 kişi hakkında verilen takipsizlik kararına da işaret ederek, kararı şöyle yorumladı: “Masumiyet karinesi göz ardı edilerek 55 insan gözaltına alındı ve işkence yapıldı. Tabi kimi çevreler işkencenin müstahak olduğunu söyleyecek kadar düştüler. Gelinen noktada bırakın mahkemenin yaptığı yargılamayı savcılık makamı herhangi bir suç unsuru bulunmadığından 37 kişi hakkında takipsizlik kararı verdi. Sonuç ne oldu? İhlal edilen insan hakları oldu, masumiyet karinesi ve hukuk ilkeleri ihlal edildi. Yine işkenceye maruz kalan bireylerin kişilik haklarına saldırı oldu. Hatta bu durum meşru sayılmaya çalışıldı. Yargı millet adına, güvenlik güçleri devlet adına hareket eder. Bu durum anayasada da açık bir şekilde dile getiriliyor. Bu ihlallerin yaşanmaması için millet adına yargılama yapan kişi kurum ve makamların, devlet adına çalışan kişi ya da kurumların bu ihlallere müsaade etmemesi gerekir.”
‘ÖZGÜR BARO’ VURGUSU
İşkencenin suç olduğunu vurgulayan Güneş, şöyle devam etti: “Düşünün Türkçe bilmeyen insanlar gözaltına alınarak itirafa zorlandı. En azından gördüğümüz bu oldu. Toplumu da vicdani olarak rahatsız eden, ayrıştıran muameleler oldu. İşkencenin mahkûm edilmesi gerekir. Tabi bu uygulamaların önüne geçilmesi için baroların özgür olması gerekiyor. Ama gelinen aşamada bahsettiğimiz gibi baroların yapılarında değişikliler yapılmaya çalışılıyor. Bu durum Halfeti işkencesinde olduğu gibi işkence ve hak ihlallerinin gün yüzüne çıkmayacak, mağduriyetler yaşanacak. Bu nedenle baroların bağımsızlıklarını tartışmak yerine baroların özgür yapılarının daha da nasıl geliştirileceğine yönelik çalışma yürütülmelidir.”
OLAYA İLİŞKİN
Dergili Mahallesi’nde 18 Mayıs 2019 tarihinde HPG’liler ile polisler arasında çıkan çatışmada 1 komiser ve 2 HPG’li yaşamını yitirmişti. Çatışma sonrası Halfeti ve Bozova ilçelerine bağlı mahallelerde olayla bağlantıları oldukları gerekçesi ile 55 kişi gözaltına alınmıştı. Olaydan sonra gözaltına alınanlar Yaylak Jandarma Karakolu bahçesinde yüz üstü yatırılmış şekilde, üzerlerinde ayak izlerinin olduğu çok sayıda kişinin bulunduğu fotoğraf karesi basına yansımıştı. Yine, kötü muamele Urfa TEM Şube’de de devam etmiş, gözaltına alınan kişiler savcılıkta verdikleri ifadeler doğrultusunda kollukta tutuldukları süre boyunca elektrik, darp ve cinsel organlarını sıkma gibi işkencelere maruz kaldıklarını ifade etmişti.
Söz konusu işkence iddiaları Türkiye ve Uluslararası boyutta gündem olmuş, Uluslararası Af Örgütü “Acil” kod ile imza kampanyası başlatmıştı. İngiltere Parlamentosu da işkenceyi gündemine taşımıştı. Kayıtlara “Halfeti işkencesi” olarak geçen olaya ilişkin, kamuoyundan gelen tepkiler ve Urfa Barosu’nun girişimleri sonucu TEM şubesinde bulunan bazı polisler hakkında soruşturma başlatılmıştı. İşkence yapıldığı gerekçesi ile başlatılan soruşturma kapsamında 3 jandarma personeli tarafından bilirkişi raporu hazırlanmıştı. 12 güne ait olan 6 TB’lık TEM Şube, Urfa Adliyesi, hastane ve Yaylak Karakolu’ndaki görüntü incelenmiş, “işkence yok” iddiasında bulunulmuştu.
Söz konusu görüntüler halen incelenmek üzere gönderildikleri İstanbul Adli Tıp Kurumu’na bekliyor.
MA / Barış Polat