• Hakkımızda
  • Künye
  • İletişim
22 Ocak 2021
Malum Medya
  • Gündem
  • Kadın
  • Ekoloji
  • Forum
  • Çeviri
  • Video
No Result
View All Result
Malum Medya
  • Gündem
  • Kadın
  • Ekoloji
  • Forum
  • Çeviri
  • Video
No Result
View All Result
Malum Medya

Malum Çeviri: “Dünya, Kürt kadınlarını DAİŞ’e karşı kutladı. Şimdi ise tecavüze uğrayıp işkence görmelerine sessiz”

Yakın tarihli bir BM raporu, Türkiye'nin askeri operasyonlarının bir yıl önce Kürt bölgelerinde başlamasından bu yana kadınlara ve kız çocuklarına yönelik cinsel şiddette artış olduğunu ortaya koydu. Bazı Kürtler mevcut hayatlarının IŞİD'in saldırgan olduğu dönemlerden daha iyi olmadığını söylüyor.

13 Ekim 2020
Malum Çeviri: “Dünya, Kürt kadınlarını DAİŞ’e karşı kutladı. Şimdi ise tecavüze uğrayıp işkence görmelerine sessiz”
Facebook'ta PaylaşTwitter'da PaylaşWhatsApp ile Paylaş

Yakın tarihli bir BM raporu, Türkiye’nin askeri operasyonlarının bir yıl önce Kürt bölgelerinde başlamasından bu yana kadınlara ve kız çocuklarına yönelik cinsel şiddette artış olduğunu ortaya koydu. Bazı Kürtler mevcut hayatlarının IŞİD dönemlerinden daha iyi olmadığını söylüyor.

Kürt siyasetçi Hevrin Halef’in Suriye’nin kuzeydoğusundaki bir otoyolda katledilmesinin üzerinden bir yıl geçti. 34 yaşındaki kadın, paralı askerler tarafından saçından sürüklenerek, dövülerek ardından da vurularak öldürüldü. Yaralanan bedeninin fotoğrafları daha sonra sosyal medyada yayınlandı. Birçoklarının söylediği gibi bu, bölgedeki Türkiye destekli güçlerin açık bir mesajıydı: “Hayatta kalmak için savaşan Kürt kadınlarının ödeyeceği bedel budur!”

Bunları okudunuz mu?

ABD Kongre Binası kapatıldı

Demirtaş’ın avukatı: Erdoğan gizli sanık yapılmış

Kürt bölgesindeki kadın örgütlerinden oluşan bir örgütün sözcüsü Evin Swed, Haaretz’e arkadaşının ölümünü değerlendirerek “gerçekten zor günlerdi” dedi. “O zamandan beri işler daha da kötüleşti…” Sınır kenti Kamışlo’da konuşan Swed, “İnsan kaçırma, tecavüz, zorla evlendirme ve kadınların öldürülmesi haberlerini duymadan neredeyse bir gün bile geçmiyor” dedi.

Yakın tarihli bir BM İnsan Hakları Konseyi Suriye Soruşturma Komisyonu 2020’nin ilk yarısında Suriye’de “kadınlara ve kız çocuklarına yönelik cinsel ve toplumsal cinsiyete dayalı şiddet” artışının altını çizdi. Raporda, Kürt kenti Til Abyad’da yalnızca Şubat ayında en az 30 kadına tecavüz edildiği bildirildi. Eski bir hakim  “Suriye Ulusal Ordusu savaşçılarının bölgedeki ev baskınları sırasında tecavüz ve cinsel şiddet ile suçlandığını” doğruladı. “Ancak, hiçbiri mahkum edilmedi, aksine birkaç gün sonra salıverildi” dedi. BM raporu, 2019’dan bu yana bölgedeki Kürt kadınlarının Suriyeli askerlerin “sindirme eylemleriyle” karşı karşıya kaldıklarını ve “onları evlerine hapseden yaygın bir korku iklimi yarattığını” ekledi.

Oxford Üniversitesi’nde bir Kürt aktivist ve araştırmacı olan Dilar Dirik, bölgedeki kadınların kamusal yaşamının “yaşanmaz” hale geldiğini belirtiyor. Kadın kaçırma olayları o kadar yaygın hale geldi ki, Kayıp Afrin Kadınları Projesi 2018’in başlarında Afrin’de kaybolma raporlarını takip etmek için bir web sitesi kurdu: Ağustos 2018 Kongra Star raporuna göre, 1.000’i kadın olmak üzere, Mayıs 2018’den bu yana 6.000 kaçırma olayı kaydedildi.

KADINLARI “İTİBARSIZLAŞTIRMAK”

ABD Başkanı Donald Trump’ın geçtiğimiz Ekim ayında Suriye’nin kuzeydoğusundan asker çekme kararını izleyen günlerde, sınır boyunca 30 kilometrelik bir “güvenli bölge” oluşturmak amacıyla Kürt yerleşim bölgesine Türkiye zorla girdi.  Cumhurbaşkanı Erdoğan, hem Türkiye hem de ABD’nin terör örgütü olarak gördüğü PKK ile bağlantılı terörist bölgesi olarak nitelendirilen bölgeyi temizlemeye karar verdi.

Resul-Ayn (Serekani)’dan Til Abyad’a kadar yaklaşık 100 kilometre boyunca yaşayan yüz binlerce Kürt için, oradaki gerçekliğin gün geçtikçe daha da kabusa dönüştüğü bildirildi. Hava saldırıları, bombardıman ve araba patlamalarından kaynaklanan duman dalgalarının ardından sarsıcı patlamalar normlar haline geldi. Yerel insan hakları gruplarından kaçırma, tecavüz, işkence ve cinayet raporları yağmaya devam ediyordu. IŞİD’in ise arada kalan bu boşluğu kullanmakttan çekinmeyerek bölgede yeniden dirildiği bildiriliyor.

Swed, Türkiye’nin “şehit Halef’e yapılan acımasız saldırısına dair ortaya çıkanların özellikle kadınları hedef aldığını” iddia ediyor. Cinayetten bu yana geçen bir yılda, kadına yönelik ağır şiddet olayları Kürtlerin ve Kürt yetkililerinin önde gelen kadınlara yönelik tam teşekküllü bir cinsel saldırı ve açıktan suikast faaliyetleri olarak nitelendirdiği şeye dönüştü.

Örneğin Haziran ayında, Kobane’nin hemen dışındaki Helinçê köyünde, Türk yapımı bir insansız hava aracı saldırısı iddiası, aralarında tanınmış kadın hakları aktivisti Zehra Berkel’in de bulunduğu üç kadını öldürdü. Zehra Berkel’in kız kardeşi Delia Berkel, “Kadın siyasetçilere ve Kürtlerin öncülerine yönelik saldırılarla umudumuzu ve irademizi yok etmeye çalışıyorlar” dedi. “Düşmana bunun bir Kürt politikacıyı veya Kürt kadın politikacıyı öldürdüğünü ve böylece tüm kadın hareketini yok ettiğini söyleme zevkini vermiyoruz” diye ekledi.

Dirik, erkek YPG birimleri ile birlikte savaşan Kadın YPJ birimlerine atıfta bulunarak bu saldırıyı çok sembolik bir şekilde yorumladı. Çünkü Kobanê Kürt kadın savaşçıların IŞİD’e karşı silahlandığınının duyulduğu ilk yer. Kuzey Suriye’deki Kürt Rojava bölgesindeki yetkililerin hepsi Haaretz’e, Türkiye’nin “teröristleri etkisiz hale getirdiği” bahanesiyle sistematik olarak orada siyasi örgütlenmenin ön saflarında yer alan kadın çalışanları ve politikacıları hedef aldığını söyledi. Kadın mağdurların birçoğuna da sosyal medyada teşhir edilen kadın bedenlerinin fotoğraflarıyla işkence edildi. Dirik, “Savaşta birini öldürmek herhangi bir şeydir, ancak burada olan şey, gidip ölü kadının cesedini çırılçıplak olarak soyup filme alıp dolaşıma sokmalarıdır” diyor. demek istedikleri şey “Bakın, biz burada kadını lekeliyoruz” diye ekliyor.

Ben-Gurion Negev Üniversitesi, Be’er Sheva Orta Doğu Araştırmaları Bölümü’nden Prof. Dr. Dror Zeevi, faillerin Türk askeri olmadığını açıklıyor. Daha ziyade, Türkiye’nin hizmetinde “savaşı Türkiye’nin lehine dönüştüren cihatçılar” olduklarını belirtiyor. Zeevi, Kürt kadınlarının yalnızca siyasetçi olarak değil, aynı zamanda savaşçı olarak da öne çıktığı göz önüne alındığında, “cihatçılar kadınların temsil ettiği şeyden nefret ediyor, bu yüzden bir tür intikam olarak görülüyor” diyerek cinsel şiddete atıfta bulunuyor. Washington merkezli bir düşünce kuruluşu olan Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi’nin Orta Doğu programında yardımcı olan Will Todman, “Teşvikin bir kısmı paradır ve bir kısmı da orada olan tedirginlikleri görmezden gelmektir” diyor. Zeevi, “bölgeye bu savaşçıların gönderilmesi aynı zamanda Türkiye’yi doğrudan sorumluluktan da kurtardı” diye ekliyor.

TÜRKİYE’NİN ETKİSİNİN ARTMASI

Rojava’da bir “feminist devrimin” parçası olarak kadın liderliğin yükselişi, uluslararası basında sıklıkla Suriye felaketinden ortaya çıkan çok az iyi haberden biri olarak tanımlandı. Ama şimdi bu gelişme tehdit altında. Dirik, Kürt kadın savaşçıların sadece Kürt kadınlarını değil, Suriye’nin doğusunda yaşayan tüm kadınları özgürleştirmeye çalıştığını söylüyor. IŞİD’in travmasından sonra yaşamsal bir kardeşlik duygusu yarattılar ve şimdi Türk destekli askeri operasyonla bir kez daha terörize olup vahşileşiyorlar.

Daha önce Kürtler, Araplar, Süryaniler, Ermeniler, Ezidiler, Türkmenler, Hristiyanlar ve diğerleri arasında işbirliğinin yapıldığı eşitlikçi alanlar olarak bilinen kasabalarda, artık birçok binadan Türk bayrakları dalgalanıyor ve Erdoğan’ın fotoğrafları duvarları süslüyor. Okullarda bir Türk müfredatı dayatılmakta ve Türk destekli yerel cihatçı gruplar anlatılanlara göre şeriat (İslam hukuku) başlatıyor, zorla dönüşümler dayatıyor, kadınlara peçe takıyor ve cinsiyet ayrımı uyguluyor.

Washington merkezli Kürt Çalışmaları analisti Mutlu Civiroğlu, Haaretz’e yaptığı açıklamada, “sahadaki aktivistler, yerinden evinden edilmiş kent sakinleri, BM ve diğer insan hakları grupları bize bölgenin dili artık Türkçe oldu. Arapça ve tüm Kürtçe işaretler ise kaldırıldı” diyor. Suriye İnsan Hakları Gözlemevi de dahil olmak üzere grupların raporlarına atıfta bulunarak, “Mezarlıklar, türbeler ve kutsal yerler bu gruplar tarafından yok ediliyor” diye ekliyor.

Todman ise bölgede artık “Türk postaneleri, Türk yol tabelaları, Türk üniversitelerinin kampüsleri bulunurken, insanlara artık Türk lirası ile ödeme yapıldığını ve bu bölgeler ile Türkiye arasında büyüyen bağların geliştiği gözlemliyor. Bu, Türkiye’yi orada daha uzun süre var olmaya itiyor ve kesinlikle kendisini yerleştirme planının bir parçası” diyor. “Bunun bir kısmı aynı zamanda Suriye’nin geleceği konusunda pazarlıklarda önemli bir rol oynamayla ilgili” diye de ekliyor.

Todman, birçok yönden Türk etkisinin iki yönlü olduğunu öne sürüyor: “İlk olarak, Türkiye’nin bölgede nüfuz sahibi olması için daha büyük bir çabanın parçası olarak ( Kürt, Irak, Libya ve daha yakın zamanda Dağlık Karabağ gibi başka yerlerde görüldüğü gibi) ve ikincisi, uzun zamandır bir güvenlik tehdidi olarak gördüğü Kürtlerin gücünü boğmak amacıyla” diyor.

SINIR BÖLGESİNİ SUNNİLEŞTİRMEK

Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi sözcüsü Loqman Ehme, “Türkiye’nin işgalinin IŞİD’e benzediğini” iddia ediyor. Ehme’ye göre Türk destekli güçler hastaneleri, okulları, su pompalama istasyonlarını ve tarım araçlarını tahrip etti ve yerel halkın mallarına el koydu.

Suriye’deki BM İnsani Faaliyetler Koordinasyon Ofisine göre, Haseke şehrinde yaklaşık 460.000 kişinin merkezi bir su kaynağı olan Allouk su istasyonunda su akışının 10 gün süreyle kesildiği bildirildi. Bunun, Türk askeri operasyonu geçen yıl başladığından bu yana onbinlerce Resul-Ayn (Serekani) sakinini yaz sıcağında susuz bırakarak ve COVID-19 enfeksiyon oranlarını artırarak sekizinci olay olduğu söyleniyordu. Türkiye kesintilerin bakım çalışması nedeniyle olduğunu söyledi.

Tel Aviv Üniversitesi Moshe Dayan Center’da araştırma görevlisi olan Nir Boms, tüm bu iddia edilen taktiklerin “Kürtleri sınırdan uzaklaştırmak için” uygulandığını söylüyor. “Sadece ‘Türkleştirmek’ değil, aynı zamanda kuzey sınırını ‘Sünnileştirmek‘, yani Rojava ile Türkiye arasında bir tampon oluşturmak.”

Almanya’da Kürt aktivist olan Gülistan’ın “cihatçı aileleri yeniden yerleştirmek için bir silah” olarak adlandırdığı, savaş ve mal gaspının bir kombinasyonunun demografik değişime yol açtığı ifade ediliyor. Rojava Bilgi Merkezi adlı Kürt örgütüne göre, geçen yıl Türk askeri operasyonu nedeniyle yaklaşık 200 bin Rojava sakini yerlerinden edilirken, 2018 yılında Türkiye’nin Afrîn’e yönelik saldırısı sırasında ise 300 bin kişi de yerlerinden edildi.

Türkiyenin faaliyetlerinin sonu gelmezken, bazı karar alma organları yerinden edilme kamplarından toplanmaya devam eden komünlerde ve hükümet komitelerinde oturan pek çok Kürt, yapabildikleri her yerde örgütlenmeye çalışıyor.

Erkekler ve kadınlar, Kürtlerle uluslararası dayanışma çağrısında bulunan RiseUp4Rojava ve Women Defend Rojava gibi yerel mitingler ve protestoların yanı sıra küresel hareketler de düzenlediler.

Todman, devam eden askeri faaliyetlere rağmen, “Suriye’nin kuzeydoğusundaki yarı özerk yönetim deneyiminin, Kürtlerin kendi geleceklerini belirlemeye devam edeceklerini ve kendilerini yönetme isteklerini körükleyeceğini” tahmin ediyor. Kürt aktivist Gülistan için bu karanlık bir zamanda tek parlak nokta olmaya devam ediyor: “Öldüremeyecekleri veya inkar edemeyecekleri şey, insanların gerçekten politik olması ve gerçekten bir şey yapmaya istekli olması ve bu kötü duruma rağmen büyük bir güç olacak.”


Okumuş olduğunuz yazı ilk olarak İngilizce dilinde haaretz.com adresinde İngilizce dilinde yayınlanmış olup, İngilizce’den Türkçe’ye Malum Medya tarafından tercüme edilmiştir.

Bu hafta öne çıkanlar

Demirtaş’ın avukatı: Erdoğan gizli sanık yapılmış

Kadir Kurkan yazdı: WhatsApp’tan BİP’e doluya tutulduk

Marksizm ve Hukuk Okulu Yeni Döneminde Çevrimiçi Devam Edecek

Trabzon Emniyet Müdürü: “Onlarca hilal bıyıklı bozkurdum ‘sayın müdürüm bizi ne zaman Karabağ’a gönderecek’ diye bekliyor”

Facebook, Türkiye’de temsilcilik açmama kararı aldı

Çavuşoğlu’ndan muhalefete: Seçim olsa da iktidar size verilmeyecek

Currently Playing

Gergerlioğlu: Tacizin belgesi mi olur?

Gergerlioğlu: Onu duymayan insanlık, duymayan Müslümanlar, maalesef bir başka oruca başladılar

Gergerlioğlu: Tacizin belgesi mi olur?

Güncel
Viyana’da sinagog yakınlarında silahlı saldırı: 7 ölü

Viyana’da sinagog yakınlarında silahlı saldırı: 7 ölü

Dünya
Denizli Valisi Atik’in ‘Maskeniz neden takılı değil?’ sorusuna esnaftan yanıt: Gebermek istiyorum, canıma yetti

Denizli Valisi Atik’in ‘Maskeniz neden takılı değil?’ sorusuna esnaftan yanıt: Gebermek istiyorum, canıma yetti

Güncel
Malum Medya

© 2020 Malum Medya

Bağzı şeyler

  • Tüm Haberler
  • Gizlilik politikası
  • Hakkımızda
  • Künye

Bizi takip edin

No Result
View All Result
  • Gündem
  • Kadın
  • Ekoloji
  • Forum
  • Çeviri
  • Video

© 2020 Malum Medya