ANKARA – HDP, kapatma davasına karşı ön savunmasında, partinin demokrasi mücadelesine vurgu yapılarak, İmralı Adası’nda yapılan görüşmelerin yargılama konusu yapılamayacağı belirtildi.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) kapatılması talebiyle açtığı dava, 21 Haziran’da Anayasa Mahkemesi tarafından kabul edildi. Dava kapsamında HDP’nin hazırladığı ön savunma, 5 Kasım’da Anayasa Mahkemesi’ne sunuldu. HDP’nin 173 sayfadan oluşan ön savunması, dün AYM tarafından Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderildi.
HDP, ön savunmasında “Ön Meseleler ve Usule İlişkin İtirazlarımız”, “Demokrasilerde Siyasi Partiler ve HDP”, “Kapatma Davasının Siyasi Arka Planı ve İddianamenin Hazırlık Süreci”, “İddianamenin Değerlendirilmesi”, “AİHM İçtihatları ve Venedik Komisyonu Kriterleri Işığında HDP Kapatma Davası” 5 temel başlık üzerinde durdu. Savcılığın ise ön savunmaya karşı bir ay içerisinde mütalaa vermesi bekleniyor.
SİYASİ PARTİLER YASASINA AYKIRI
Mezopotamya Ajansı (MA), HDP’nin ön savunmasının detaylarına ulaştı. Usule ilişkin bir uyarı yapılmadığına dikkat çekilen HDP savunmasında, açılan kapatma davasının Siyasi Partiler Yasası’nın 102’nci maddesine aykırı olduğuna dikkat çekildi. Siyasi Partiler Yasası’nın 102’nci maddesinde, “Siyasi partilerin denetimi ve faaliyetlerinin takibi hususlarında Cumhuriyet Başsavcılığı’nın istediği bilgi ve belgeleri, belli edilen süre veya belli edilmemesi halinde makul süre içinde vermeyen siyasî partiye Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından ikinci bir yazı tebliğ olunur. Bu yazıda, belirtilen süre içinde cevap verilmediği ve istek yerine getirmediği takdirde o siyasî partinin kapatılması için dava açılabileceği de belirtilir. Bu tebliğde bildirilecek süre içinde yine istek yerine getirilmez veya cevap verilmezse Cumhuriyet Başsavcılığı o siyasî partinin kapatılması için Anayasa Mahkemesinde resen dava açabilir” ibareleri yer alıyor.
KAPATMA ANAYASA AYKIRI
Yine kapatma davasına dayanak yapılan Siyasi Partiler Yasası’nda yer alan 80’inci ve 81’inci maddenin Anayasa aykırılığına dikkat çekildi. Söz konusu 80’inci madde, “Türkiye Cumhuriyeti’nin dayandığı Devletin tekliği ilkesini değiştirmek amacını güdemezler ve bu amaca yönelik faaliyette bulunamazlar”, 81’inci maddede ise “Türkiye Cumhuriyeti ülkesi üzerinde milli veya dini kültür veya mezhep veya ırk veya dil farklılığına dayanan azınlıklar bulunduğunu ileri süremezler. Türk dilinden veya kültüründen başka dil ve kültürleri korumak, geliştirmek veya yaymak yoluyla Türkiye Cumhuriyeti ülkesi üzerinde azınlıklar yaratarak millet bütünlüğünün bozulması amacını güdemezler ve bu yolda faaliyette bulunamazlar. Tüzük ve programlarının yazımı ve yayınlanmasında, kongrelerinde, açık veya kapalı salon toplantılarında, mitinglerinde, propagandalarında Türkçe’den başka dil kullanamazlar; Türkçe’den başka dillerde yazılmış pankartlar, levhalar, plaklar, ses ve görüntü bantları, broşür ve beyannameler kullanamaz ve dağıtamazlar; bu eylem ve işlemlerin başkaları tarafından da yapılmasına kayıtsız kalamazlar. Ancak, tüzük ve programlarının kanunla yasaklanmış diller dışındaki yabancı bir dile çevrilmesi mümkündür” ifadeleri yer alıyor.
TMK ve TCK’NIN AİHM’E AYKIRILIĞI
Savunmada, parti üye ve yöneticileri hakkında siyasi yasak isteminde dair, “Siyasi yasak istenen partinin üye ve yöneticileri hakkındaki suçlamaların büyük kısmını oluşturan gerek örgüt üyeliği gerekse örgüt propagandasına ilişkin hükümler Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Anayasa Mahkemesi kararlarında da belirtildiği gibi, hukuken öngörülebilir değildir” denildi. Savunmada, tartışmalı olan ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından sorunlu bulunan Terörle Mücadele Kanunu (TMK), Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 220’inci sayılı maddelerin aykırılığına dikkat çekildi.
Devamında, “3713 sayılı Yasanın 2. maddesinin ikinci fıkrası, 5237 sayılı Yasanın 220. maddesinin altı ve yedinci fıkraları ile 314. maddenin üçüncü fıkrası ceza yargılamasında ve uygulamasında birlikte ele alınmaları nedeni ile söz konusu yasa maddelerinin Anayasaya aykırılığının birlikte ele alınması gerekmektedir. Yukarıda yaptığımız açıklamalar 5237 sayılı Yasanın 314. maddesinin birinci ve ikinci fıkraları bakımından da geçerlidir.3713 sayılı Yasanın 6. maddesinin ikinci fıkrası ile 7. maddesinin ikinci fıkraları yönünden de anayasaya aykırılık bulunmaktadır” maddelerinin ayrı ayrı aykırılıkları ele alındı.
YASAK İSTENEN SİYASETÇİLERİN DOSYASI AYM’DE
Ayrıca siyasi yasak istenen partililer hakkında devam eden davalar ve yargılamalarda olası AYM başvurulara yer verilen savunmada, “Siyasi yasak istenen kişilere yöneltilen ancak bireysel başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesinin önüne gelme olasılığı bulunan (bir kısmı AYM önünde olan) suçlamaların, bu aşamada Anayasa Mahkemesince görüşülerek karara bağlanması hem ihsası rey anlamına gelecek hem de mahkemelerin bağımsızlığı ve tarafsızlığı ilkelerine aykırılık oluşturacaktır” ifadelerine yer verildi. Ayrıca savunmanın hukuki bölümünde tüm gerekçeler detaylı ve karşılaştırılmalı olarak işlendi.
Ayrıntılar geliyor…
MA / Berivan Altan – Zemo Ağgöz